ads slot

Latest Posts:

Savunma sanatının kilidi: Katenaçyo

la-grande-inter1
Bu yazı, 29 Ocak 2015 tarihinde Yarı Saha'da yayımlanmıştır.
Günümüzde sarkık libero hiç kullanılmıyor, dolayısıyla saf anlamda katenaçyo da yok. Bir taktik veya sistemler bütünü olmaktan çok defansifliğin eleştirisi olarak takımlara yöneltiliyor artık. Ofansif olan her futbol Total Futbol olmadığı gibi, defansif her futbol da elbette katenaçyo değil. Yine de bugüne kadar tabii ki katenaçyonun izlerini taşıyan takımlar izledik. 2002’de Avrupa Şampiyonu olan Yunanistan, Trapattoni’nin birçok takımı ve belki şaşıracaksınız ama Bilardo’nun biri şampiyon ikisi de Maradonalı Arjantin’i… Ortak noktalar derinde kurulan defans, orta sahada fazla top oyalamayıp ilk toplara basmak ve dikine paslar. Bu açıdan düşünüldüğünde Mourinho’nun Inter’i farklılaşıyor mesela. Bunları tekrar düşünebiliriz ama gelin en başından başlayalım…

KATENAÇYO NEDİR?
Katenaçyo İtalyancada ‘asma kilit’ anlamına gelen, alanı sıkı ama enerjik bir şekilde kapama prensibine dayalı bir defansif bir futbol stilidir. Her zaman bir sarkık libero kullanılır. Herkes topun arkasına geçer. Pres yapılmasa da, agresif müdahalelerle top kazanılmaya çalışılır ve hızlı kontra-ataklar yakalanmaya çalışır. Hızlı kanat oyuncuları, defansif efor ve sarkık liberonun anahtar terimler olduğunu söyleyebiliriz.

MUCİDİ KİMDİR?
Tahmin edebileceğiniz üzere, bir sistemin ya da akımın mucidinin kim olduğu, oldukça tartışmaya açık bir konudur. Michels’ten önce Total Futbol’un oynandığı iddiaları gibi, katenaçyoyu da çok gerilere götürebiliriz. Dolayısıyla bizlerin bu konuyu ele alış biçimi ‘sistemin çıkış noktasından yola koyulup evrim geçirdiği aşamalara bakmak, mükemmelliğe ulaşıp devrim hâline geldiği noktayı işaret etmek’ olmak zorunda. Sistemin mucidinin, devrimi gerçekleştiren kişi olduğu indirgemesi bizi yanlış yönlendirecektir.

LtD06451

RAPPAN'IN KİLİDİ
Bu anlamda, başlangıç noktamız Karl Rappan’ın verrou’su olmak zorunda. Avusturyalı hoca 40’lı yıllarda İsviçre Milli Takımı’nı (ve aynı anda Servette’i) yönetirken ilk kez sarkık liberoyu kullanmayı akıl eden adam. (En azından kayıtlı verilere göre) O zaman kullanılan 3-2-5 sistemine karşı önemlini alan Rappan, bu sisteme karşı kuvvetlenmek adına forvetten adam eksiltip 3’lü defansın arkasını toplayarak bir dördüncü adam icat etmiş. Bir anlamda 1-3-3-3 taktiğini yürürlüğe sokmuş. Böylece çok yetenekli olmayan takımını, en azından orta sahanın merkezinde daha iyi yardımlaşmaya itmiş. Rappan sık sık katenaçyoya ilham veren adam olarak görülse de kendisi hiçbir zaman bunu felsefe olarak görmemiş. Hatta bu konuda bir açıklamasına ulaşmak dahi çok zor.

VİANİ'NİN VİANETTO'SU
Katenaçyonun bir felsefe halini alıp dünyayı fethetmeye hazırlanışıysa, daha çok İtalyan topraklarına gelişiyle olmuştur. Kıvılcımı sağlayan adam olarak Gipo Viani’nin adını verebiliriz. Salernitana’ya ilk kez katenaçyoyu oynatarak, defansif bir stille Serie B şampiyonu olmuştur. Takımını iyice geriye çekiyor, sarkık libero kullanıyor, rakibini hücumda çoğalmaya zorlayarak (dolayısıyla defansta azalmaya) hızlı ataklarla gol arıyordu. Viani’nin takımı Serie A’ya çıktığı gibi hiçbir deplasman maçını kazanamayarak düştü. Yine de Viani ufak takımlara bir yol açmıştı.

rocco4

"ÖZ HAKİKİ" KATENAÇYO
Sık sık ‘gerçek katenaçyo’nun babası olarak anılan Nereo Rocco 1947 yılında Triestina’nın başına getirildiğinde herkes şaşırmıştı. Babasının kasabında çalışan Rocco, geldiği gibi de takımını da Serie A ikincisi yapmıştı. Rocco’nun katenaçyosu Rappan’ın sisteminden farklıydı. 1-3-3-3 ve 1-4-3-2 dizilişleri arasında gidip geliyordu. Rocco’nun sarkık liberosu, serbest bir adam olarak seken topları topluyor, bunu yapmadığı zamanlarda da inisiyatif alarak ya rakibin ikinci markajcısı oluyor ya da rakip santraforlara pres yapıyordu. Triestina rakibi orta sahaya çekiyor, sonra uzun toplarla forvetlerini kaçırarak sonuca gidiyordu. Padova’da da benzer şeyleri yaptı Rocco. Takımları yeteneksiz görünüyordu ama sıkı çalışıyorlar ve defans yapıyorlardı.


OFANSİF KATENAÇYO
1961 yılına geldiğimizdeyse AC Milan’ın sportif direktörü yukarıda adından bahsettiğimiz Viani’ydi ve Rocco’yu kendi futbol anlayışına yakın buluyordu. Rocco geldiği ilk sene Milan, Serie A şampiyonu oldu ama bir fark vardı. Rocco’nun katenaçyosu 83 gol bulmuştu. Bunun sebebi orta sahadaki pres ve takımın agresyon gücünün yükselişiydi. Ayrıca Rocco, temiz futbol oynayan Cesare Maldini’yi libero olarak kullanıyor, tüm sertliği orta sahaya taşıyordu. Sert haflarından biri de meşhur Giovanni Trapattoni’ydi. Bu oyun Serie A şampiyonluğunun ardından, Şampiyon Kulüpler Kupası’nı da Milan’a getirdi. Rocco 63’te Torino’nun başına geçti, sonra 67’de Milan’a döndü. Felsefe aynı, sonuç aynıydı: 1 Şampiyon Kulüpler Kupası, 2 Kupa Galipleri Kupası, 1 Kıtalararası Kupa, bir de Serie A…

Rocco’nun harekete dayalı katenaçyosu önce defans demesine rağmen, bir şekilde kafamızda şekillendirdiğimiz katenaçyoya göre daha fazla golü düşünüyor ve belki de oyuncu kalitesi sebebiyle buluyordu. Rocco’nun “Katenaçyo’yu sadece biz oynadık, diğerleri sadece defans yaptı deme sebebi budur” belki de.

img-helenio-herrera-et-le-football-fut-1366198640_620_400_crop_articles-168720
ACIMASIZ DEVRİM
Milan’ı katenaçyo akımının ilk başarılı takımı olarak görebiliriz. Avrupa başarılarının ilkini onlar tattı ne de olsa. Ama popüler kültürdeki katenaçyo felsefesinin devrimini hemşerisi Inter yaptı. Arjantin doğumlu Helenio Herrera da bu devrimin lideriydi. Takımın başına geldiğinde aslında bol gol bulan bir ekip yaratmış ama şampiyon olamamıştı. Böylece ültimatom yemişti baba Moratti’den. Verdiği sözü tutma hırsına düşmüştü; günlerce rakipler ve taktikler üzerine düşünüyordu. Çok sert biri olmuştu. Otoritesini sorgulayanlara kapıyı gösteriyordu. Takımın yıldızı Sandro Mazzola’nın kardeşi Ferrucio biyografisinde Herrera’nın futbolculara zorla deneysel ilaçlar kullandırdığını söylüyordu. İddiasına göre, önce B takım oyuncularına sonraysa A takım oyunculara denetiyordu bu ilaçları. Birçok Inter oyuncusu ise hemen çaktırmadan tuvalete koşuyor ve ilaçları tükürüyordu. Bir Milan maçı öncesi oyuncusu Guarneri’nin babası vefat etmiş ama bu durumu ondan saklamıştı.

İşte bu acımasızlığı; motivatörlüğü ve başarıyı elde edişi sayesinde takıma da yansımıştı. Takımı öyle acımasızdı ki bilerek rakipleri sakatladıkları düşünülüyordu artık. Tesislerin duvarlarında bir soru bir de cevap vardı:

Soru: “Savaşmak mı kazanmak mı?”

Cevap: “Savaşmak ve kazanmak.”


DİKEY PAS KURALI
Taktiksel olaraksa bir deha sayılırdı Herrera. Orta sahadan bir oyuncuyu çıkarıp sarkık liberoya Picchi’yi çekti. O zamanlar hiç tercih edilmeyen bir şey yaptı ve asimetrik bir düzen kurdu. Sol bek Facchetti kanada yakındı ve sürekli hücuma çıkabiliyordu. Zaten Herrera da katenaçyonun kötü ünündeki payının savunmasını yaparken, “Evet, sarkık libero kullandım ama sol bekimi hep ileri çıkartıyordum. Facchetti’nin attığı gollere bir bakın” diyor. Sağ bekse yoktu, onun yerine sağ açıkta Jair (daha sonraki yıllarda –mutlaka izlemelisiniz- müthiş yetenek Domenghini) vardı.

3 pas kuralını getirmişti orta sahaya. Başlayan ataklarda dördüncü pas demek fazladan paslaşmak demekti. “Dikey paslarda hata yapmaları umurumda değildi ama yatay paslarda yaparlarsa gol yiyorduk” diyordu Herrera taktiğini anlatırken.

Bu anlayış 1963 ve 1964 yıllarında Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanmalarına kadar uzandı. 3 Serie A şampiyonluğuna 2 de kıtalararası kupa eklendi. Katenaçyo devriminin dalgaları 60’lı yıllar boyunca etkili oldu böylece.

celtic_inter_377737152_north_628x

KELT DARBESİ
Herrera’nın anlayışı ve kupaları art arda götürüşü devrimi gerçekleştirmişti. Inter herkesten farklı bir takımdı o senelerde. Ama 1967 yılındaki Şampiyon Kulüpler Kupası finali düşüşlerini getirdi. Celtic beklerini ve açık oyuncularını öyle iyi kullanıyordu ki Inter bunalmıştı. Uzun toplar rastgele atılıyordu artık. Celtic kazanmıştı. Maç sırasında Picchi vazgeçmiş, kalecisine “bittik biz” diyordu. Stoper özellikli sağ bek Burgnich “Yıllardan beridir süregelen böyle bir baskıya artık dayanamıyorduk. Fiziksel ve psikolojik olarak gerçekten de bitmiştik” diyordu.

Herrera öyle katıydı ki, kendisini eleştiren Picchi belki de takımın en önemli oyuncusu olmasına rağmen satılmıştı. Şöyle diyordu Kaptan Picchi; “İşler iyi gittiğinde Herrera’nın müthiş planı sayesindedir, kötü gittiğindeyse suç oyuncularındır.”

Herrera Inter sonrasında gittiği Roma’da acımasızlığını sürdürdü: Oyuncusu Taccola, uzun süredir hastaydı ve sonunda bademcik ameliyatı olmasına karar verilmişti. Ameliyat işe yaramamıştı ve Taccola’nın kalp ritminde aksaklık vardı. Doktorlar dinlenmesi gerektiğini söylemişti ama Herrera onu oynatmaya karar verdi. Sampdoria maçında oyuncu sadece 45 dakika dayandı. Hemen ertesi geceyse diğer maçın kampına almıştı. 3-4 gün sonra rüzgarlı bir plaj antrenmanı sonrasında soyunma odasında oturduğu yere yığılıp hayatını kaybetti Taccola.


KARŞI CEPHE: TOTAL FUTBOL
Herrera’nın işi bitmişti. 60’lı yıllardan sonra hiçbir şey kazanamadı. Eski takımları Inter ve Barcelona ona bir şans daha verdilerse de o başarılı olamadı. Olay şuydu ki katenaçyonun işi bitmişti. Başka birkaç dâhi, başka bir plan geliştirmişti. Orta sahanın göbeğinde üç kişiyle oynama ve hareketlilikleriyle sabit görevleri olan rakip oyuncuları şaşırtma fikri Feyenoord ve Ajax’la birlikte Avrupa’ya yayılıyordu… Bu Hollanda takımları, İtalyanların aksine oyuncularını sahada serbest bırakıyor ama onlardan tam saha pres bekliyorlardı. Oyuncularının pozisyonlarını kaybetmelerini destekliyorlardı hatta. 1969’da Rocco’nun Milan’ına yenilen Ajax, 1972 yılında Inter’i yenip Şampiyonlar Şampiyonu olduğunda Hollanda gazetelerinin birçoğunun başlığı şuydu:

“Katenaçyonun mahvoluşu…”

Doğansa Total Futbol’du.
Sarkık liberosu olmayan hiçbir takım "klasik katenaçyo" yapıyor sayılamaz.
Share on Google Plus

About Unknown

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.
    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 yorum:

Yorum Gönder