Bu yazı, 9 Mart 2012 tarihinde Goal.com internet sitesinde yayımlanmıştır.Chelsea hiçbir zaman aman aman sevdiğim bir takım olmamıştır, bunu itiraf etmem gerekir. Buna karşın Chelsea’nin bende daha fazla antipati toplayan tarafı sıkı alan kapamacı “Chelski” yılları olmuştur. 90’lı yıllardaki İtalyan dokunuşlu Chelsea’yi unutmak mümkün gelmiyor yine de… Andre Villas-Boas’ın kovulmasının ardından Chelsea’nin menajeri o İtalyan Chelsea’nin oyuncularından biri olan Di Matteo oldu. Oradan da aklıma takım arkadaşı Zola geldi. Yani anlayacağınız “Arif’in Manchester’a attığı golü ararken Zola’nın sol ayağında buldum kendimi.”
Yaşımın da getirmiş olduğu sınırlamalar sonucu Zola’yı ilk kez izlediğimde, Parma’da oynuyordu. Tabii o zaman bunu bilmiyordum bile. Çünkü Zola’yı ilk kez izleyişim bir İtalya milli maçına denk gelir. Maçtan sonra, ertesi sabah hemen bir spor gazetesi almıştım. O yaşlarda geceleyin spor haberlerinde, hatta siyasi haberlerde ne izlediyseniz gazetede onu yazarlar sanıyorsunuz. Fakat o gün bu hayal kırıklığını yaşamayacaktım. Zola, Ukrayna’ya karşı gol atmıştı ve evimize giren iki gazetede de aynı fotoğrafı vardı. Muhtemelen tersten başlamaya alıştığım gazetenin üçüncü spor sayfasında. Kalenin arkasından fotoğrafı çeken fotoğrafçı; Zola’nın ayağından biraz önce çıkan ve objektifine yaklaşırken büyüyen topu, hâlâ şut pozisyonunda duran Zola’yı ve uçmaya yeltenen kaleciyi aynı kare içine hapsetmişti.
Parma’dan sonra Chelsea’de de bol bol izleme şansım oldu Zola’yı. Daha sonra; yaş ilerledikçe ve imkânlar genişledikçe Napoli’deki ve Parma’daki maçlarını izlemeye devam ettim. Her maçta sanki oynanmamış bir maç izliyormuşçasına Zola’nın seri çalımlarını izliyordum. Zola tribüne gelen herkese vaat ettiği şeyleri, ekran başındakilere de vaat ediyordu. Ama onun şanı şöhreti benim izlediğimin de ötesindeydi.
Nuorese ve Torres takımlarında forma giydikten sonra, 1989 yılında Napoli’nin yolunu tutmuş Zola. Genç bir yetenek olarak parlamış, Maradona ve Careca’nın takım arkadaşı olma şerefine erişmiş. O zamanlar bile müthiş yeteneği ortada olan Zola’ya Napoliler’in taktığı bir isim var; Marazola. Maradona ile antrenman sonrasında frikik çalışan Marazola, Arjantinli yıldızı sürekli takip etmiş ve onun oynadığı gibi oynamaya çalışmış. Ağaç yaş iken eğilir ne de olsa. “Bildiğim her şeyi Diego’dan öğrendim” demeye çekinmiyor, artık bir teknik direktör olan Zola. “Her zaman onu başka bir gözle izler ve onun gibi olmaya çalışırdım.”
Napoli’de iyi maçlar çıkaran Zola’nın İtalya Milli Takım hocası Sacchi’nin dikkatini çekmesi elbette çabuk olmuş. Sacchi’nin, Milan ile tüm başardıklarına rağmen eleştirildiği zamanlar oluyordu. İtalyan basını ile benzer bir özelliğimiz bu da sanırsam. Tecrübe denen şeye çok fazla değer vermemiz. Bu konuda bir denge politikası gütmemiz gerekiyor kesinlikle. Ama iki şey kesindi... Bir, Sacchi çok iyi bir taktisyendi. İki, yeteneği gözünden tanırdı! Zola da büyük bir yetenekti.
1993’te Parma’ya transfer olduğunda şöhreti daha da artmıştı Zola’nın. İsveçli Brolin’in sakatlanmasının ardından Asprilla ile beraber oluşturdukları forvet ortaklığı 1995’te Parma’ya UEFA Kupası ve İtalya Kupası zaferlerini getirmişti. Sensini, Dino Baggio ve Fernando Couto gibi isimler de takımda yer alıyordular. Daha önce pek bir başarısı olmayan Parma, Serie A’nın iddialı takımlarından biri hâline gelirken, müthiş bücür de takımın en yaratıcı ve en yetenekli oyuncusu olarak dikkat çekiyordu.
1995 ise Chelsea’nin silkinme dönemiydi. Artık milli oyuncular Chelsea formasını giyecekler ve Chelsea şampiyonluğa oynayacaktı. Ruud Gullit, Dan Petrescu, Gianluca Vialli ve Mark Hughues gibi yıldızlar bu dönemde takıma katıldılar. 96 yılında Hoodle’ın başarılı olamamasının ardından, oyuncu/menajer olarak göreve gelen Gullit, iki İtalyan daha alarak kadroyu güçlendirdi. Bunlardan biri Di Matteo diğeri ise Zola’ydı. Ruud Gullit gelir gelmez 4,5 milyon poundu gözünü kırpmadan Zola’ya vermişti. Üç İtalyan; Zola, Vialli ve Di Matteo’ya ilerleyen sezonlarda Casiraghi ve Dalla Bona da katıldı. Brian Laudrup, Desailly, Leboeuf, Le Saux, Jes Högh ve George Weah gibi yıldızlar ise İtalyan olmayan Chelsea yıldızlarıydı. Gösterdiği mükemmel performansla Chelsea’nin en iyi oyuncusu olmayı başaran “Marazola” Vialli’nin oyuncu/menajerliği yönetiminde iyice parladı. Vialli artık daha fazla kulübede oturuyor, soranlara ise Zola ile Tore Andre Flo’yu her zaman kesecek kadar iyi olmadığını söylüyordu.
CHELSEA'NIN GELMİŞ GEÇMİŞ EN İYİ OYUNCUSU
Takım Kupa Galipleri Kupası’na ve Federasyon Kupası'na uzandığında 1998 yılının Mayıs ayıydı. 1997 yılında artık yaşlı olduğu gerekçesiyle 30 yaşındayken milli formaya veda eden Zola, 37 yaşına kadar Chelsea’de forma giymeye, 1.67’lik boyuyla seri çalımlarını atmaya devam etti. 2003 yılında Cagliari’de son yıllarını geçirmeye gitti ve 2005’te 39 yaşında futbolu bıraktı. Premier Lig’de Chelsea formasıyla 223 maçta 59 kaydetti ve taraftarlar tarafından “Chelsea’nin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu” seçildi.
KEŞKE O TRANSFER OLSAYDI
Bir dönem adı çok ciddi olarak Fenerbahçe ile de anılmıştı Zola’nın. Çok iyi hatırlarım, 33 yaşındaydı ve basın yaşlı olduğu için alınmasını istemiyordu. Spor yazarları bu konu üzerine gazetelerde yazılarını karaladılar, televizyonlarda tartıştılar. Zola günlerce manşetlerden düşmedi. Sonunda transfer gerçekleşmedi. Ama Zola kocaman bir tebessümle (hayır, edebi oyun yapmıyorum burada, kocaman gülerdi Zola) hepsine suratındaki kırışıkları gösterdikten sonra, bacaklarındaki dermanı da gösterdi. O “yaşlı” olduğu yönündeki haberlerinin ardından 6 sene daha üst düzey futbol oynadı.
İtalyanların yetenek küpü, çıkmış olduğu 628 maçta 193 gol atmış. Santrafor olmayan, kariyeri boyunca ikinci forvet, sol açık ve ofansif orta saha mevkiilerinde dolaşmış bir hücum oyuncusu için oldukça iyi bir rakam. Zola’yı ligimizde izlemek, o kadife bilekleri, büyük sürati ve karşısındakini rezil edercesine üst üste attığı çalımları görmek sizce de çok iyi olmaz mıydı? Sadece bana veya Fenerbahçelilere değil, hepimize yazık oldu.
Ve size şunu söyleyeyim, Zola kendini İngiltere yollarına vurmamış; Juventus’a, Roma’ya ya da Milan’a geçmiş olsa, bugün ismi Del Piero, Totti ve hatta belki de Roberto Baggio gibi isimlerle bir anılıyor olurdu. Onlar kadar gündemde değil Zola belki, ama onlardan az oyuncu da kesinlikle değil.
Zola en son West Ham United menajeri olarak karşımıza çıkmış ama futbolda gösterdiği başarıları, bazı sebeplere de bağlı olarak teknik adamlıkta gösterememişti.
Yine de her şeye rağmen "Forza Zola, forza…"
Yine de her şeye rağmen "Forza Zola, forza…"
Doğum tarihi: 5 Temmuz 1966
Ülke: İtalya (35 milli maç, 10 gol)
Pozisyon: Forvet, forvet arkası, sol açık
Öne çıkan özellikler: Yetenek, çalım, top tekniği, çabukluk, frikik, küçük adımlı koşu
Boy: 1.68 cm
Oynadığı takımlar: Nourese (84-86), Torres (86-89), Napoli (89-93) Parma (93-96), Chelsea (96-2003), Cagliari (2003-05) İtalya Milli Takımı (1991-97)
Goller: 629 maç, 193 gol
0 yorum:
Yorum Gönder