ads slot

Latest Posts:

ABD'den İyi Kaleci Çıkıyormuş Abi

1990 ve 94 Dünya Kupası'nda ABD kalesini koruyan Meola...


Bundan bir önceki "Brezilya'dan kaleci çıkmıyormuş abi"ydi. Taffarel Türkiye'ye geldi de adamlara lâf anlatabildik şükür. 1970 ve öncesine dayanan Brezilya futbolu hakkındaki bu iddia ne kadar yanlışsa, 90'lı yıllara baktığımızda ABD ile ilgili klişe de bir o kadar yerinde aslında.

Dün maçı izlerken tekrar dikkat ettim oyuncuların stiline. Bir Avrupalı futbolcunun aksine bir atletmişçesine oynuyorlar. NBA ile Avrupa Basketi arasındaki zihniyet farkının yeşil sahalara yansıması sanki. Futbolu ufak çaplı bir strateji oyunu ve sportif bir şov olarak görmek arasındaki keskin çizgi gibi sanki. Son senelerde iyiye gidiyorlar eyvallah ama hâlâ taktiksel olarak yazıflar. Futbol aklında gerideler. Klasik futbolu ilgilendiren kısım ise kalecilerinin (en azından Milli takım kalesini koruyanlar) iyi olması.

Kalecilerin diğer oyuncular kadar takım oyununu düşünme gereksiniminin olmaması ABD'nin futbol anlayışında öne çıkıyor Tim Howard gibi isimleri. En güvendikleri yer hep kaleci. Şimdi biraz eskiye, 90'lı yıllara dönelim ve hatırlayalım.

Tony Meola benim izlediğim ilk Amerikan kalecidir hayatımda. Kariyerine 88'de başlamış ama ben onu 94'te gördüm anca. İtalya 90'da da oynamış ama hatırlamıyorum, çok ufaktım. Meola, oldukça karizmatik bir kaleci figürü. Kısa kesim saçlarının arka tarafını uzatmıştı. Pek hata yapmazdı. Her şeyi yerli yerinde dengeli bir şekilde yapardı. Yalnız bu dengeye rağmen yeri geldiğinde yıldırım gibi Schumacher açılışları da yapardı. Hiç unutmam, beş altı tane gazete almıştı babam USA 94 öncesinde, hepsi de Dünya Kupası ekleri vermişti. Bunlardan dördünde Meola ABD'nin yıldızı olarak gösterilmişti. Diğer iki gazete de Cobi Jones ve Joe Max Moore'dan yana kullanmışlardı tercihlerini. 1994'te çok sevmiştim Meola'yı. Sonra birkaç MLS maçında da izleme şansımız oldu Metro Stars yıllarında. Sonuç... iyi kaleci.


Eski Galatasaray'lı Aston Villa kalecisi Friedel

Ardından kaleci Friedel aldı yerini. Galatasaray'da beğenilmedi ve gönderildi. Aslında iyi kaleciydi o da. Aynı Meola'nın özelliklerine sahipti. Bir sporcu fiziği yoktu, hantal görünüyordu ama bu görünüş ona hep avantaj sağladı. Zeki bir adam ve kaleci olarak yıllarca Blackburn Rovers'ın kalesini korudu. Şimdi de Aston Villa'da. Sonuç... iyi kaleci.

Ardından Keller geçti. Kasey Keller bu iki kaleciye oranla biraz daha uçan kaleci tribindeydi. Çok iyi olduğu günler çoğunluktaydı, maç kurtaran bir kaleciydi ama zaman zaman garip hatalar da yaptı. Millwall, Leicester, Tottenham, Southampton, Fulham gibi Premier Lig takımlarında ve eskinin büyük takımı Borussia Moenchengladbach'ta da oynadı. Tottenham yılları özellikle dikkat çekiydi ve sonuç... iyi kaleciydi.

Şimdi de Howard var ve sonuç olarak... o da iyi kaleci.

Bu kalecilerin ortak özelliği sade oyunları. Kurtarış yapmak ve gol yememek farklı motivasyonlar. Kurtarış yapmak risk içerir, ceza sahası içinde toplanan hava topları kurtarış değildir, iki adım yana atacağına bekleyip son anda uçmak kurtarıştır, ama kurtaramazsan başarısızlığa dönüşür. ABD'li kaleciler görev adamlarıydı hep, kurtarış peşinde değillerdi, kalelerini korumak istiyorlardı sadece. İşte doğru mantalite budur. ABD'liler futboldan anlıyor mu anlamıyor mu bilmem, ama anladıkları bir şey kaleciliğin özütü olmuş. Özellikle ülkem kalecilerine ABD'li kalecileri izlemelerini şiddetle öneririm.
Share on Google Plus

About Unknown

This is a short description in the author block about the author. You edit it by entering text in the "Biographical Info" field in the user admin panel.
    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 yorum:

Yorum Gönder